MEDİMAGAZİN - Nature Human Behaviour dergisinde yayınlanan yeni bir çalışma, insan beyninin navigasyonla ilgili büyüleyici bir yönünü ortaya çıkardı. Birmingham Üniversitesi ve Münih Ludwig Maximilian Üniversitesi'nden araştırmacılar, sinirsel bir pusula görevi gören, bireylerin kendilerini uzayda yönlendirmelerine ve çevrelerinde gezinmelerine yardımcı olan belirli bir beyin aktivitesi modeli belirlediler.
Geleneksel olarak, hareketle ilgili insan beyin aktivitesini anlamak, ölçümler sırasında hareketsiz kalma gerekliliği nedeniyle zor olmuştur. Ancak araştırmacılar mobil EEG cihazları ve hareket yakalama teknolojisini kullanarak bu engeli aşmayı başardılar.
Çalışmada, beyin aktiviteleri kaydedilirken hareket izleme deneylerine katılan 52 sağlıklı katılımcı yer aldı. Ek olarak, interkraniyal elektrot izleme uygulanan 10 katılımcıdan alınan sinyaller analiz edildi.
Bulgular, kemirgenler gibi hayvanlarda tespit edilenlere benzer şekilde, beyin içinde ince ayarlanmış baş yönü sinyallerini ortaya çıkardı. Bu sinyaller navigasyon ve oryantasyonda çok önemli bir rol oynuyor ve anlaşılması, bu yeteneklerin bozulduğu Parkinson ve Alzheimer gibi hastalıklara ilişkin önemli veriler sağlayabilir.
Nörodejeneratif hastalıklara umut olabilir
Çalışmanın başyazarı Dr. Benjamin J. Griffiths, beynin navigasyon bilgilerini nasıl işlediğini anlamanın önemini vurguladı. Griffiths, robotik ve yapay zekâda navigasyon teknolojilerinin geliştirilmesinin yanı sıra nörodejeneratif hastalıklara yönelik araştırmalar için de potansiyel etkileri olduğunu vurguladı.
Araştırmacılar, beynin zaman içinde nasıl yol aldığını ve benzer nöronal aktivitenin hafıza süreçlerine dahil olup olmadığını daha fazla araştırmayı planlıyor. Bu, beyin fonksiyonu ve bilişin daha geniş yönlerine ışık tutabilir.
Bu çığır açan çalışma, insan beyninin çevresini nasıl yönlendirdiğine dair değerli bilgiler sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda sağlıktan teknolojiye kadar çeşitli alanlarda potansiyel uygulamaları olan araştırmalar için yeni yollar açıyor. Navigasyonun altında yatan nöral mekanizmaların anlaşılması, hem bilimsel anlayışta hem de pratik yeniliklerde önemli ilerlemelere yol açabilir.
